İzmir'de Futbol
19. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı İmparatorluğu'nda Batı'ya açılış sosyoekonomik alanda olduğu gibi spor alanında da kendini gösteriyordu. İzmir de tıpkı Selanik ve başkent İstanbul gibi Avrupa'ya açılma sürecinde, Avrupa tarzı sporların ortaya çıktığı bir kent olma özelliğindeydi. 19. yüzyılın son çeyreğinde İzmir'in zengin Levanten ailelerinin eliyle sırasıyla futbol, tenis, bisiklet, eskrim, yüzme, kürek, atletizm, kriket, jimnastik ve boks kentte yayılmaya başlayan spor dallarındandı.(1) Bunlar arasında futbolun popülaritesiyle öne çıkışı ve daha sonra imparatorluğun diğer şehirlerine ulaşması halkın bu spor dalına gösterdiği ilgiyle açıklanabilir.
Günver Güneş*
Futbolun Osmanlı İmparatorluğu'nda ilk kez nerede oynandığı konusunda hâlâ somut bir belge ortalıkta görünmezken, elde edilebilen kaynaklardan ilk futbol maçlarının başkent İstanbul'dan çok önce, 1870'li yılların sonlarında İzmir ve Selanik'te oynandığını söyleyebiliyoruz.(2)
İzmir'de futbol 19. yüzyılın son çeyreğinde birkaç İngiliz ailesinin gençleri tarafından hem eğlenmek, hem de spor yapmak için aralarında gerçekleştirdikleri oyunlarla başlamıştı. Daha 1880'li yıllarda kentte futbolun popüler bir spor olduğu, Bornovalı İngiliz gençler arasında oynandığı bilinmektedir. Bu durum İngiliz Konsolosluğu raporlarına kadar yansımıştır.(3) İzmir'de ikamet eden La Fontaine ailesinin ileri gelenleri, kentteki diğer İngiliz ailelerinin de katılımıyla 1894 yılında "Bournabat Football and Rugby Club" adıyla bir futbol ve Rugby kulübü kurdular ve bu tarihten itibaren faaliyetlerini belirli bir organizasyon ve disiplin içerisinde bu kulüp çatısı altında yürüttüler.(4) Bournabat Football and Rugby Club, Türkiye'de resmi nizamnamesi ve tüzüğü ile oluşmuş ilk futbol takımıydı. Kulübün kurucuları arasında Arthur Whithall, James La Fontaine,(5) Edwin Whithall, Frank Whithall, Edwin Giraud, Henry Joly, Richard La Fontain gibi İngiliz ve Fransız tabiyetinde bulunan birkaç sporcu genç yer alıyordu.
19. yüzyılın ilk yıllarına kadar İzmir'in zengin Levanten ailelerinin tekelinde olan futbol oyunu daha sonra Rum takımları olan Panionios, Apollon ve Pelops ile Ermeni takımları Apetyan ve Vartanyan'ın katılımıyla geniş halk yığınlarına ulaştı. Özellikle Bornova'da oturan Rumlar bu oyunu İngilizlerden öğrendiler. Kısa süre içinde İzmir'de neredeyse bütün Rum gençleri sihirli meşin yuvarlağın peşinden koşturmaya başladı.(6) Nicos Karacas'ın ifadesine göre "İzmir'in Rum gençleri işi öylesine ilerlettiler ki kendilerine futbolu öğreten İngilizlere oyuncu verecek duruma geldiler". Ancak yine de İzmir'deki futbol etkinliğinin en önemli merkezi Bournabat Football and Rugby Club'dı. 1890'lı yılların İzmir'deki en güçlü takımı da tartışmasız Bornovalı İngilizlerin futbol takımıydı. Bu takım şu isimlerden oluşuyordu: M.J. Whithall, Ed. Charnaud, Percy Joly, Jim. R. Giraud, Pelcoc Whithall, A.J. Whithall, Herbert Joly, A.E. La Fontaine, Edmund Giraud, Jim Gout, Hav. Joly, Th. Tarrazzi, Herbert Whithall, D. Whithall, Eddie Whithall, G. Whithall, J. Whithall.(7)
İzmir'de İngilizlerin kendi aralarında ve dışarıdan misafirleriyle yaptıkları maçlar yerel basına konu olduğu gibi, zaman zaman İstanbul gazetelerine de yansıyordu.(8) 1891-1892 yıllarında özel günlerde yapılan futbol karşılaşmaları(9) 1893 yılından itibaren alışkanlık haline getirildi. Yeni yılın ilk günlerinde programlanan maçlarda Bornovalı İngiliz gençleriyle İzmir'de yaşayan İngiliz gençleri bir araya geliyorlardı. 1894 yılında Bornova'da gerçekleşen böyle bir müsabakayı dönemin en güçlü kadrosuna sahip Bornovalı İngiliz gençleri kazanmıştı.(10) Bu müsabakaların sonraki yıllarda da devam ettirildiğini, yerel basındaki haberlerden biliyoruz. Nitekim 1897 yılı Ocak ayında düzenlenen bir turnuvada "Smyrna Club" futbol takımı birinci olmuştu.(11) 1897 yılı Ocak ayının son haftasında İzmir limanında demirli bulunan İngiliz donanmasına mensup gençlerden oluşan bir takımla, çoğunluğu İngiliz asıllı İzmirli gençlerden meydana gelen takımlar arasında Bornova sahasında yapılan maçı İzmir'in İngiliz gençleri kazandılar.(12) Bu iki ekibin Karşıyaka'da bir maç daha yapacakları Ahenk gazetesinde okuyuculara duyurulmuş, ancak maçın sonucu gazetede yer almamıştı.(13) 1897 yılı sonlarında İzmir limanında bulunan İngiliz savaş filosu mürettebatının kendi arasından çıkardığı bir takımla Bornova İngilizlerinin futbol takımları arasında Bornova'da oynanan maçı da Bornova kulübünün kazandığını yine Ahenk gazetesinin sayfalarından öğreniyoruz.(14)
İzmir-İstanbul Şehirleri Futbol Temasları
Türkiye'de şehirlerarası futbol müsabakaları ilk kez 19. yüzyılın sonunda İzmir ve İstanbul'un gayrimüslim gençlerinden oluşan karma takımlar arasında oynanan maçlarla gerçekleşti. İzmir'de 1880'li yıllarda İngiliz aileler arasında futbol bir eğlence unsuru haline gelmişken, İstanbul'da 1890'larda henüz futbolun ne olduğu bilinmiyordu. İstanbul'daki İngilizleri futbol ve rugby oynamaya İzmir'den bu şehre giden James La Fontaine alıştırırken, İstanbul'daki İngiliz tebaasından Hanry Pears da İstanbul'da futbolun yayılıp gelişmesine öncülük ediyordu. İki şehir arasında spor konulu temaslar İngiliz ailelerin girişimiyle başladı. İzmir ve İstanbul'da bulunan İngiliz aileleri 1897 yılından itibaren her sene bir şehirde yapılmak üzere beş yıl boyunca futbol ve rugby maçları düzenlediler.(15) Daha çok eğlence unsuru taşıyan ve iki şehirdeki aileleri kaynaştırmayı amaçlayan bu etkinliğin daha sonraları büyük bir rekabet ortamını da hazırladığını belirtmek gerekir. Bu müsabakalarda İzmir karmasının iskeletini 1894 yılında İngiliz ailelerinin Bornova'da kurmuş oldukları Bournabat Football and Rugby Club ile (16) İstanbul'da 1896 yılında Kadıköy'de kurulan Moda Football and Rugby Club oyuncuları ve üyeleri oluşturuyordu. İzmir ve İstanbul'daki İngiliz ailelerin birbirlerini ziyaretleri esnasında gerçekleşen futbol ve rugby müsabakalarının ilki 1897 yılında İstanbul'da yapıldı ve futbol maçını 2-1 İzmir karması kazandı.
Bir yıl sonra İzmir'deki maçı da yine İzmir karması 3-2 galip bitirmeyi başardı ve takımın İstanbul'a olan üstünlüğü üçüncü maçta da kendini gösterdi; 1899 yılında İstanbul'da gerçekleşen karşılaşmayı İzmir karması 1-0 önde tamamladı. 1899'dan sonra, bilinmeyen bir nedenle İzmir-İstanbul futbol müsabakaları durdu. 1904 yılında yeniden başlayan karşılaşmaların o yılki galibi yine İzmir oldu; ekip dördüncü müsabaka sonunda da sahadan 4-2'lik galibiyetle ayrıldı.
19. yüzyıl sonu-20. yüzyıl başlarında İzmir futbolunun İstanbul futboluna belirgin bir üstünlüğü söz konusuydu. 1904 yılındaki son karşılaşmaya İzmir takımı şu tertiple çıktı: A. Whithall, Harry Paterson, P. Brusah, R. La Fontaine, George Keon, E. Whithall, Edmond Giraud, Albert Whithall, A. La Fontaine, H. Culy, Jim Giraud.(17) 1897 yılında yayılmaya başlayan ve 1904 yılında İstanbul futbol liginin düzenlenmesi nedeniyle ara verilen İzmir-İstanbul karmaları futbol maçları İstanbul Futbol Birliği'nin bir kereye mahsus organizasyonuyla 1908 yılında bir kez daha gerçekleşti. 11 Aralık 1908 tarihinde İstanbul'da gerçekleşen karşılaşmada İzmir karması ile İstanbul lig şampiyonu Galatasaray bir araya geldiler ve maçı 3-1 İzmir ekibi kazandı.(18) Bu müsabaka Türk futbol tarihi araştırmacıları tarafından şehirlerarası resmi maçların ilki sayılır. Daha önce iki şehir arasında gerçekleşen temaslar Levanten ailelerin birbirlerini ziyaretleri sonucu gerçekleşmişti. Son karşılaşmanın resmi kurallar çerçevesinde organize edilmiş olması böyle bir düşünceyi doğurmuş olabilir. Bu arada özellikle İstanbul'da İstanbul Futbol Birliği tarafından düzenlenen maçlar seyirci, futbolcu ve kulüpleri memnun ettiğinden, şehirlerarası maçlara yine ara verilmişti. İki şehrin kulüp yetkililerinin uzun görüşmelerinden sonra İstanbul ve İzmir şehir karmaları Balkan Savaşlarının karanlık günlerinde 1913 yılında yeniden bir araya geldiler; fakat bu kez İstanbul takımları tamamen Türk oyunculardan kurulu olarak sahaya çıkarken, İzmir takımı yine şehirdeki İngiliz gençleriyle birlikte birkaç Rum oyuncu takviyeli takımla müsabakaları gerçekleştirdi. İzmir karması ilk müsabakasını 2 Haziran 1913 tarihinde İstanbul şampiyonu Galatasaray'la yaptı ve Galatasaray maçı 2-1 kazandı; karşılaşma, İzmir ekibinin büyük itirazlarıyla tamamlanabildi.(19) İstanbul'daki ikinci maçını Fenerbahçe ile oynayan İzmir karması, oldukça iddialı hazırlanmış olmasına rağmen ilk maçın yorgunluğunun etkisiyle sahadan 4-1 yenik ayrıldı. İzmir karması son maçını İstanbul karması ile yaptı. Altı Fenerbahçeli ve beş Galatasaraylı oyuncudan kurulu olan İstanbul karması, karşılaşmada İzmir ekibini 2-0'lık skorla mağlup etti.(20) Bu maçların ilginç yanı İzmir'de Nejat Evliyazade, Sedat, Talat, Arap Fırınlı Süleyman, Hüsnü, Dr. Fikret, Dr. Kemal Tahsin, Haşim ve Mazlum gibi birçok Türk futbolcusu varken, İzmir karması oyuncularının hepsinin yabancı olmasıdır.
1906 Ara Olimpiyatlarında İzmir Futbolu
20. yüzyıl başlarına gelindiğinde, Osmanlı İmparatorluğu'nda İzmir ve Selanik futbolda hâlâ İstanbul'dan oldukça ileri durumdaydılar. 1906 yılında Yunanlılar modern olimpiyat oyunlarının 10. yıldönümü dolayısıyla Atina'da bir "ara olimpiyat" düzenlediklerinde Osmanlı'dan futbol dalında Selanik ve İzmir takımları katılmışlardı. Ara olimpiyatlarda yapılan futbol maçlarında Danimarka karması İzmir'i 5-0, Atina karmasını 9-0 yenerek birinci olurken, Atina karması da Selanik karmasını 5-0 mağlup etti. Ancak Atina karması bilinmeyen bir sebeple İzmir karması ile yapacağı maça çıkmadığından hükmen yenik sayılarak diskalifiye edildi ve böylece Selanik karmasını 3-1 mağlup etmiş olan İzmir karması ikinciliği elde etti. Bu, İzmir futbolunun resmi karşılaşmalardaki en büyük başarısıydı. Atina'daki ara olimpiyatta ikinci olan ve gümüş madalya kazanan İzmir takımı şu oyunculardan kuruluydu: Edvin Charnaud, Zare Kuyumcuyan, Edward Giraud, Jack Giraud, Hanry Joly, Percy La Fontaine, Donald Whithall, Albert Whithall, Godfrey Whithall, Herbert Whithall, Edward Whithall.(21) 1906 yılında takımın neredeyse yarısı Whithall ailesinin üyesiydi; takımda Levanten ailelerin çocuklarının dışındaki tek oyuncu, İzmir Ermenilerinden olan Zare Kuyumcuyan'dı.
İttihatçıların Gölgesinde 1915 Yılı Futbol Şampiyonluğu
Mevcut bilgilerimize göre İzmir'de Türk takımlarının katıldığı ilk lig maçları 1915 yılının Nisan ayında başladı.(62) Vali Rahmi Bey adına düzenlenen bu turnuva Altay, Karşıyaka, Midilli ve Trablusgarp takımlarının katılımıyla bir buçuk ayda tamamlanmıştı. Galibiyete 2, mağlubiyete 1 puan verilen ve iki devreli oynanan karşılaşmalar sonrasında Altay 11 puanla şampiyon oldu. Trablusgarp kulübü daha ligin başında turnuvadan çekildi. Maçlar sonrasında Altay'a şampiyonluk kupasını İzmir Valisi Rahmi Bey takdim etti.
I. Dünya Savaşı yılları bütün Osmanlı İmparatorluğu'nda olduğu gibi İzmir'de de sportif etkinliğin kırılmasına yol açmıştı. Buna rağmen savaşın sona ermesine kadar yarı canlı spor etkinliklerinin tek adresi İttihat ve Terakki'nin kanatları altında faaliyet gösteren Altay oldu; İttihat ve Terakki'nin ilgisini boşa çıkarmayan takım, 1915-1916, 1916-1917 İzmir lig şampiyonluklarını da kazandı.(63)
I. Dünya Savaşı yıllarında İzmir'in en güçlü takımı unvanını eline geçirmiş olan Altay'ın kentte mağlup etmediği takım kalmamasına karşın, dışarıdan gelen yabancı gemilerin mürettebatıyla oynanan karşılaşmalarda hayal kırıklıkları yaşanıyordu. Bir keresinde, Talat Bey'in anlattığına göre bir İsveç savaş gemisi takımı ilk yarı Altay'a 12 gol atınca Altaylı futbolcular devre arası eşyalarını toplayarak futbol sahasından kaçmışlardı. Türk takımı bu açık farklı yenilgilerden de teknik ve taktik yönden rakiplerinden yararlanmayı öğrenmişti.(64)
I. Dünya Savaşı'nın sonlarına doğru Altay İzmir'de tek faal Türk kulübü olarak kaldı. 17 Temmuz 1918 tarihli Köylü gazetesinde kulübün Poligon'da futbol maçlarının da olacağı bir spor programı tertip edeceğinden söz ediliyordu.(65) Mondros Ateşkes Antlaşması'nın imzalanıp Osmanlı devletinin teslim olmasıyla birlikte dönemin yeni oluşan şartları gereği Altay faaliyetlerine "Türk İdmanyurdu" adıyla devam etti.(66) Bu tarihlerde rastladığımız tek futbol müsabakası 12 Aralık 1918 tarihinde Türk İdmanyurdu ile İngiliz Harp Gemisi arasında gerçekleşen maçtı.(67)
Mütareke Döneminde İzmir Futbolu
I. Dünya Savaşı ve onu izleyen mütareke döneminde Altay ve Karşıyaka'da futbol oynayan gençlerin her biri bir tarafa dağılmış, Türk okullarında da futbol oynayacak fazla genç kalmamıştı. 1919 yılı sonbaharında Şark gazetesi sahibi Halil Zeki (Osma) Bey'in ve Tüccar Hacı Hüseyin Bey'in girişimleri sonucu İzmir Sultanisi'nin birinci takımı oyuncularının ve bir kısım Altaylı gençlerin iştirakiyle İttihat ve Terakki Mektebi'nin (Dumlupınar Mektebi) karşısındaki binada İdmanyurdu kulübünü kurdular.(68) Yeni kulübün formaları yeşil-beyaz renkli ve çubukluydu. Mütareke yıllarında faaliyet gösteren tek Türk spor kulübü olan İdmanyurdu'nun kadrosunda bulunan oyuncular şunlardı: Kırsakal Muzaffer, Suphi, Kaleci Mustafa (Balöz), Zım Zım Osman, Fevzi, Mamako Saim (Seymener), Hoca Mehmet, Sakızlı Neşet, Muammer, Mazlum, Hafız, Mümtaz, Sivrisinek Baha, Dede Kenan, İmanım Celal, Bacak Mithat, Kolokir Hüseyin, Hasan Yanık, Adnan(69) (Menderes). Kulübün rengi daha sonra kırmızı-beyaz oldu; formalar kırmızı zemin üzerine beyaz bir kuşak şeklinde tasarlanmıştı.(70)
İzmir'de 15 Mayıs 1919 tarihinde başlayan Yunan işgali Türk gençlerinin toplanıp etkinliklerde bulundukları spor kulüplerinin sonunu hazırladı. Yunan işgaline ve şehirdeki Türklerle Rumlar arasındaki gerginliğe rağmen Rum futbol kulüplerinin oyuncuları eski arkadaşları İdmanyurdu oyuncularını sık sık maçlara davet ediyorlardı. Umar'a göre bu, sporun birleştirici özelliğiydi; tüm siyasi gerginlik ve düşmanlıklara karşın sporcu Türk ve Rum gençleri arasındaki centilmence bir arkadaşlığın göstergesiydi.(71) İdmanyurdu'nun kurulması ve bir Türk futbol takımının sahalara inişi, baskı altındaki İzmir Türklerini sevindirmişti. İdmanyurdu önceleri yalnız limana gelen yabancı savaş gemilerin mürettebatıyla maçlar yaparken, daha sonraları bazı Rum kulüplerinin ve onların oyuncularının davetleri sonucu özellikle Apollon, Pelops gibi kulüp takımlarının yanı sıra Evangelidis gibi okul takımlarıyla da karşılaşmalar organize edildi. Bu müsabakalara çoğu kez İzmir'deki İngiliz ve İtalyan kolonileri de geliyordu. Maçlar Panionios, Apollon, Talebe Çayırı sahalarında gerçekleşiyor, sahaların kenarında oyunları 2000-3000 kişi takip ediyordu. İdmanyurdu-Apollon maçları çoğunlukla, tüm dostluk gösterilerine rağmen sert ve kırıcı olması, bu maçlara hakem bulmayı zorlaştırıyordu.(72) Futbolun Türkler arasında yeni yeni canlanmaya ve ortaya yeni kulüplerle yetenekli oyuncuların çıkmaya başladığı bir sırada İzmir'in Yunanlılar tarafından işgali, her şeye olduğu gibi futbola da ağır bir darbe vurdu.(73)
ALTAY Futbol Takımının Başarıları
Türkiye'de Altay
Profesyonel Ligde Altay
Profesyonel liglerdeki en iyi derecesi 2. liktir. 41 sezonla lige en çok katılan 4. takımdır.
Türkiye Kupasında Altay
Türkiye Kupası'nı 2 kez kazanan Altay Spor Kulübü bu kupayı AnadoLU'ya taşıyan ilk Türk Takımıdır.
TSYD Kupasında Altay
TSYD İzmir şubesi tarafından düzenlenen kupada Altay, 2006 yılında aldığı son kupa ile bu kupayı 16 kez müzesine götürmüştür..
Avrupa'da Altay
UEFA Kupası'nda Altay
UEFA Kupası'nda ilk kez mücadele eden Türk takımı Altay'dır. Aynı zamanda Kupa Galipleri Kupası'na katılan ilk Anadolu kulübü yine Altay Spor Kulübü'dür. UEFA Kupası ve Kupa Galipleri Kupası'nda 3'er kez, Balkan Kupası'nda 2 kez ve Inter-Toto Kupası'nda 1 kez olmak üzere, 9 sezon Türkiye'yi Avrupa'da temsil etmiştir. 1918 yılında Altay, İtalyan kulübü Garibaldi'ye karşı yaptığı karşılaşmayı (10 - 0) gibi bir skorla kazanınca buna çok sinirlenen İtalyan General Konsolosluğu, Garibaldi Futbol Kulübü'nün faaliyetine son verir.